29 Haziran 2013 Cumartesi

Yavaş Diren'de Toz Kalmasın !


Elektrik kaçak, su kaçak, her bir boku kaçak birde üstüne ülkeye kaçak silah,mermi, uyuşturucu sokuyor sonra vay efendim biz barış süreci istiyoruz.
Yenilenen karakol inşaatını taşlıyor, molotofluyor, neden ?

Rahat, rahat kaçakçılığını yapabilsin, bölge askerin kontrolünden çıksın diye.
Sonra sosyal mecrada "#direnlice" hashtag'iyle sanki bu direniş adeta bir Gezi Parkıymışçasına şova kalkışıyorlar.

Gezi'de direniş iktidar'ın tutumuna karşı yapılan bir direnişti, en azından bir çok direnişçi olaya bunun için iştirak etmişti. Provokatörleri, daha doğrusu Erdoğan'ın deyişiyle "Marjinal Grupları" ayrı tutuyorum.

Ancak Lice'deki olaylarda karakol inşaatını taşlayan, işçilerin çadırlarını molotoflayanların tarafını tutmak Türkiye için direnen insanların işi değil.

Bunlar Gezi'de Başbakanın bahsettiği bir takım marjinal gruplar'ın işi.
Hobi gibi bir şey bunlar için polisle,askerle çatışmak.
Aslında Askerle, Polisle değil Türkiye Cumhuriyeti ile çatışıyorlar.

Bakıyoruz internete servis edilen fotoğraflara, karakolun önünde güya direnen arkadaşlar adeta  PKK bayrağı renklerine bürünmüşler. Yeşili, sarısı, kırmızısıyla, protesto ediyorlar !

Neyi ?
Zararlarına yenilenecek Karakolu tabii ki !!!

Sosyal medyada #direnlice hashtagiyle yandaş toplamaya, Kürtleri yakıp yıkmaya davet ediyorlar.
Gezi'dekilerin zamanında sizi istemiyoruz gelmeyin, yakıp, yıkmayın dediği "marjinal gruplar" bu sefer Lice için hashtag ile provokasyona başladılar.

Ama Gezi'de direnen Türk halkı bu provokasyona takip ettiğim kadarıyla gelmedi, #direnlice'ye destek olanlar var ama onların da kim olduğu malum.


Saygıyla, sevgiyle kalın, her gördüğünüz şeye destek vermeyin...

29 Nisan 2013 Pazartesi

Nacizane bir blog yazısı, içimden geldiği gibi..


Bir zamanlar benimde kadınlarım vardı, terkedip gittiğim kadınlar...

Sığ zamanların derin sularıydı aslında onlar, gözlerine baktığımda başka bir dünyanın kapıları aralanıyordu.

Kadınlarım vardı bana dair, her birinde kendimden bir parça bulduğum, kadınlarım vardı, gözleri ışıl ışıl bakan.

Şimdi o kadınlar çok uzaklara gittiler, hiçbirinin değerini bilemedim ben.

O giden kadınları arıyorum usanmadan, dalıp gidiyorsam uzaklara, sebebi budur aslında.

Yalnızlığı mesela onları düşünme fırsatı bulabildiğim için çok seviyorum.

Başka başka kadınların gözlerine onlara bakabildiğim gibi bakamıyorum artık.

Keşfedilmeye değer bir şeyler arıyorum, her insanın bir hazine olduğu kanaatindeyim.

Lakin bulamamanın verdiği sıkıntı var içimde, o kadınlar yok, o kadınlar gibi kadınlarda yok aslında.

Ya da ne bileyim belki de o adam yok artık.

10 Ocak 2013 Perşembe

Syfy'dan paranormal ataklar...

Paranormal Witness

Daha çok "science-fiction" yani "bilim kurgu" yapımlarıyla tanıdığımız Syfy bu sefer çok daha farklı bir yapımla karşımıza çıkıyor. Gerçek olaylara dayandırılan bu yapımda ilginç bir konu işlenmiş. "Paranormal Görü" diye Türkçeye naçizane çevirebileceğimiz dizide gerçek tanıkların ifadesine dayanarak kurgulanmış mini hikayelere yer veriliyor.

Her bir bölümünde tanıkların da bizzat anlatımları doğrultusunda "doğaüstü" denilen olaylar anlatıcılara sadık kalınarak aktarılmaya çalışılmış.

Dizi kurgudan daha çok aslında dökümanter nitelik taşıyor. Hayli ilginç, birbirinden garip paranormal hikayelere tanık olmak istiyorsanız bu dizi tamda aradığınız şey.

Paranormal aktivite gibi nispeten fason ve zaman kaybı olabilecek bir işe bence bulunabilecek en sağlam alternatif olan dizi dizimag çevirisiyle henüz 2. bölümünde.

Yapım yılı 2011 olan dizinin çevirisi aktif olarak devam ediyor.

Diziyi izleme listenize almanızda fayda var.

Takip etmek isteyenler dizimag üzerinden diziyi takip edebilirler.

İlk bölüme göz atmak için buraya tıklamanız yeterli.

Canım da çok sıkılıyor yahu !!!

Başlığa şaşırmayın ne dizi, ne film, ne oyun sektöründe son aylarda kayda değer bir gelişme yaşanmaması dahilinde yazdım o başlığı.

O kadar salakça şeyin arasında "lan ne yapsam acaba" diye düşünürken, eski-yeni dizileri eşelemek geldi aklıma, izlemediklerime falan bakarım hevesiyle.

Baktım uzun süredir korku kültüründe uzak kalmışım dedim bir bakayım neler var.

Kayda değer iki adam akıllı yapım izledim son bir ayda biri nispeten eski 3 bölümlük bir dizi, diğeri bildiğimiz American Horror Story'nin 2. sezonu Asylum.

American Horror Story 2. sezonu hala devam ediyor, sezona şimdi başlarsanız 12. bölüme yetişirsiniz.

Bu iki dizi de korku kültürüne çok farklı yaklaşımları olan yapımlar, aşağıda bu dizilerle ilgili yorumumu, spoiler patlatmadan yapmaya çalıştım. Umarım beğenirsiniz.

American Horror Story: Asylum

Dizi ilk sezonun devamı niteliğinde değil arkadaşlar bunu belirtmekte fayda var, süregelen hikaye bir bütün halinde, yani her bölümde farklı bir hikaye işlenmemiş, bunun yerine çok daha farklı birşey yapmışlar Nip/Tuck'ın aykırı yaratıcısı bir akıl hastanesini alıp, bu hastane üzerinden toplumsal aksaklıklara çok sağlam göndermeler yapmış, korku yine var ama bu bildiğimiz eski tip "çığlıklı karılarla korkutma" yöntemi değil, toplumun çıplak gerçekleriyle korkutma yöntemi ki Hollywood'da ki balon örneklere bakarsak gayet marjinal bir hareket kabul edilebilir.

Dizide olaylar hep birbirine bağlı ve beklenmedik gelişmeler olabiliyor.

Nazi Almanyası ölüm meleği Joseph Mengele'den tutun da, deri yüzen katil Ed Gein'e, eşcinsellik eleştirisinden, Amerikan ilk dönem psikiyatr'larının tutumlarına kadar aklınıza ne gelirse işlenmiş. Hatta uzaylılar bile mevcut ve tüm bunlar yadırgamayacağınız bir biçimde diziye adapte edilmiş.

Farklı birşeyler izleyip ufkunu genişletmek isteyenlere tavsiyemdir, olaya korku olarak bakmadan izleyin, dizinin toplumsal eleştrilerine kulak verin.

The Secret of Crickley Hall

Bu dizide çocuğunun aniden kaybolmasıyla eskiden Nazi Almanyasından kaçırılan çocuklarının barındığı bir yetimhane'ye bilmeyerek te olsa olaylardan uzak kalmak için yerleşen ve yavaş yavaş bu malikanede ne olduğunu anlamaya başlayan ailenin yaşadıkları anlatılıyor.

Dizide olayların anlatımı dramatizasyonun hayli yüksek olduğu ancak abartısız bir tatta korku öğeleri verilerek yapılıyor.Malikanede neler olduğu malikanenin yetimhane olduğu döneme yapılan flashback'ler ile anlatılıyor.

Sonu beklenenden daha basit bitmiş olsa da yetimhanede yaşanan olaylar harika bir şekilde işlenmiş ve izleyiciye uzun bir sinema filmi tadında sunulmuş.

İzlemenizde yarar var.

İzlemek isteyenler dizimag üzerinden izleyebilirler:

Dizimag üzerinden izlemek için tıklayın.


3 Aralık 2012 Pazartesi

Hapı Attık Patladık, Patriot'a Yasladık !


Türkiye NATO'dan Patriot istiyor, talep 10 il için.

"Esad bir çılgınlık edip bizi sevdiğini söyleyecekmiş"
Yani dünün Beşir Esat'ı, bugünün Beşar Esed'i.
Artık kim nasıl telaffuz ederse, sonuçta adam aynı adam.
Dünün can dostu, bugünün can düşmanı. Hafıza balık ya unutuyor insan...
Gel gelelim Esad bizi vuracakmış, şak Nato'ya kripto "Bize Patriot gönderin, Esad giderayak şov yapabilir."

Natodan cevap gecikmiyor;

"Size füze müze yok, Suriye vursa, vursa en fazla İsrail'i vurur."
Size bir şeyler değerse ya da teğet geçerse durumu tekrar değerlendiririz.

NATO’nun bir üyesine yapılan tehdidin, tüm müttefiklere tehdit kabul edilmesinin gerekliliğine dikkat çeken Türkiye, talepte ısrarcı, alacak Pariot'ları, konuşlandıracak.

Nato bu kadar ısrara kayıtsız kalamıyor, Hollanda'dan 1 veya 2, Almanya'dan ise 2 batarya verebileceğini söylüyor.

Bir nal'ı buluyoruz yani,
Geriye üç nal, bir eşek kalıyor...


14 Mayıs 2012 Pazartesi

İkili İlişki ve Sorunlar

Kız konusunda sorunları olan arkadaşlar aşağıda sorunlar üzerine yaptığım yorumları takip ederlerse en azından kendileriyle bağdaştırdıkları durumlarla ilgili az da olsa fikir edinebilirler.

S: Allah belasını versin, cool ol, cool ol dediniz, cool olduk bak ne oldu şimdi, kız beni seviyordu, ben hep mesafe koydum, o diyordu senınle mutluyum ben xxx,  neden boylesin anlamıyorum , bende iyi bir arkadaşımsın xxx diyordum tabi.
Sevgini belli etme,cool ol ! Mal kafam al şimdi, iki gündür aramıyor, mesaj atmıyor. Bende mal gibi açtım duman dinliyorum, cool'um ya ! Tabi hep karşı taraftan beklerim, siz siz olun sevdiğiniz halde araya mesafe koymayın. Ciddiyim, çok acı çekersiniz. Konuşmaya çalışıp, konuşmazsınız. Şu an çok kötüyüm, ben aşırı mı paranoya oldum veya ne bileyim ben mi abarttım, nasıl cool oluyorsunuz anlatın hele çok sıkkın canım.

C: "İyi bir arkadaşımsın xxx" dememen gerekirdi dostum. Beklentide olduğun kıza sakın  arkadaşımsın, kankamsın vs. gibi laflar etme. Cool olucam diye batırmışsın sen.

8 Mayıs 2012 Salı

Adil Kullanım Dediğin Pek Adil Birşey Değil Demek Ki !!!

Mevzu bahis internet olunca Türkiyedeki kullanıma baktığımızda gerisi teferruat oluyor haliyle.Zamanında mesela 2006 diyelim biz buna, 1mbit internete yaklaşık olarak 49-50 lira civarı bir ücret ödüyorduk ve bağlantı 100-110 kbps arasında gezinip duruyordu.Şu anda yıl olmuş 2012 TTNet ve BTK işbirliğiyle AKN diye bir olay çıkartıldı. Bu mantıkla Netlimitsiz paket kullanıcıları eğer 50 gb kotayı aşarlarsa hızları 1mbit'e düşürülecekti.Netlimitsiz pakedin 8 yada 16 olması farketmeksizin yapılacaktı bu olay.

Bir süre devreye girmedi, ama gireceği nereden baksan 2 sene önceden belliydi.TTNet konuyla alakalı hazırlıklarını yapıyordu derken gün geldi çattı geçtiğimiz Nisan ayında bu olay uygulamaya kondu. Kuvvetle muhtemel yazılımla 1mbit limitlemesi yapıldığı için müşteriler hiçte stabil olmayan hızlara maruz kaldılar.Adeta denizin dalgalanması gibi dalgalanıyordu internet. Ardından Donanımhaber'deki bir üyenin önayak olmasıyla "düşük hıza hayır" kampanyası başlatıldı.